1 Haziran 2010 Salı

Türkiye'nin Samimiyetsizliği ve Haklı Tepkisi

İsrail'in kara sularına girmeden, İsrail tarafından ''mutfaktaki bıçak'' silah olarak gösterilerek yardım gemilerine yapılan çıkarma ve gemideki yardım gönüllülerinin katledilmesi elbette ki akla, mantığa, insanlığa ve barışa sığacak bir şey değil. Türkiye, bu konuda tepkisini yapılabilecek en barışçıl ve en sert şekilde ortaya koydu. İsrail'in dünya barışına vurduğu darbeleri yıllardır göz ardı eden BM ve Avrupa devletlerinin de bu olaya seyirci kalması kabul edilebilir bir şey değildi ama en fazla kınama ve lanetleme mesajları ile yetindiler. Yayınlanan kınama, lanetleme, ayıplama vs. mesajları diplomatik alanda her ne kadar ''çok sert'' bi tepki olarak yorumlanıyor olsa da kitlelerin için bu mesajlar sadece söylenmiş sözlerden öte bir anlam ifade etmiyor.

Bu olaydan sonra gördüğüm bir gerçek içimi acıttı. Bu, Türkiye'nin isterse İsrail'le ilişkileri kesebileceği ve gereken tepkiyi gösterebileceği gerçeği. Bu noktada Türkiye'nin bir anlamda samimiyetsizliğini de ilan ettiğini düşünüyorum. Yıllardır Gazze'de insanlar ölüyor, Filistin kan ağlıyor. İsrail'in yaptığı soykırım girişimlerinde binlerce insan ölüyor. Aç - susuz - ilaçsız bırakılıyor. Dünya ve Türkiye yıllardır bu vahşeti izliyor. Filistin'deki insanlara öncelikle 'insanım' diyen herkesin tepkili olması ve bu yönde eylemde bulunması gerekiyor ancak Türkiye'nin durumu biraz daha farklı. Biz bu konuda biraz daha hassasız. Osmanlı geleneğine sahip çıkan ve yıllarca egemenliğimiz altında barış içinde yaşan bir halk bizi kurtarıcı olarak görüyor. Bunun yanı sıra halkının çoğunun Müslüman olduğu bir ülkenin, Müslüman insanlar hedef alınarak yapılan bu vahşete karşı tepkisiz kalması ve hassas olmaması mümkün değildir. Bir müslüman olarak her ne kadar oradaki insanlara yardım etmek istesem de bu öncelikle ülke iradesinin ortaya koyacağı bir tepki olmalı. Ülke iradesinin Davos zirvesinde yapılan 'one minute' çıkışının arkasında durması gerekirdi. Gazze'de insanlar ölürken, bu çıkışı yapıp da hala anlaşmalar imzalamak, silahlar satın almak, Konya Ovası'nı açmak Gazze'de ölen kardeşlerimize ihanettir. Türkiye'nin bugün ortaya koyduğu tepkiyi (samimi olsaydı), o zaman da ortaya koyması gerekirdi. Madem ki istenildiğinde bu çapta bir tepki ortaya koyabiliyoruz o zaman neden sadece kendi canımızın yanmasını bekledik? Türkiye bu konuda samimiyetsizliğini de göstermiş oldu. Gazze ve Filistin genelinde insanlar ölürken, açlıkla savaşırken, hastalıklarla boğuşurken İsrail'le dostluğunu ilan eden, anlaşmalar yapan Türkiye; bugün kendi canı yandığı için bütün ilişkileri bitirme noktasına getirmiş ve her türlü seçeneği değerlendirmeye almıştır.

Ancak Türkiye elbette en haklı tepkisini ortaya koydu. İsrail'in yaptığı eylem hem uluslararası hukukta hem de askeri hukukta en büyük savaş sebeplerindendir. Türkiye elbette ki öncelikli olarak her türlü diplomatik seçeneği göz önüne almalıdır ancak bu tür girişimlerin sonuç vermemesi durumunda İsrail'in yeterince çiğnemiş olduğu onurumuzu ve saygınlığımız korumak ve ölen vatandaşlarımızın ve Gazze'de, Filistin'de ölen kardeşlerimizin intikamını almak üzere askeri seçenekleri de göz önünde bulundurmalıdır.

İsrail'in sınırı aştığı apaçık ortadayken, dünya devletlerinin de bu vahşete seyirci kalmaması gerekmekte. Türkiye'nin de öncelikli olarak uluslararsı platformlardaki hakkını ve gücünü kullanması doğru bir adım olacaktır. NATO da dahil olmak üzere BM ve AB gibi kuruluşların da sadece Türkiye'ye ve 6 gemiye değil, bütün bir dünya barışına yapılan bu saldırının karşısında yer almaları ve gerekli yaptırımları uygulamaları, gerekirse askeri yöntemlere başvurmaları öncelikli bir gereksinimdir...

7 yorum:

  1. Eğlandim okurken, yine güldürdün bizi, ilahi Rıdvan.

    Konudan uzak,sanatçı hissiyatıyla yazılmış, uçuk ve bilgisayar oyunu kıvamında fantastik bir yazı olmuş, kutlarım.

    Son satırlarda kahkaha attım. Ve birkaç ibrani arkadaşa mesaj olarak gönderdim, çünkü ortalama üstü bir gencin olaya nasıl baktığını görmelerini istedim.

    Büyük zahmetten kurtardın beni.tenk u

    Ancak, çizimi iyi karikatürler hazırlasan daha doğru olur, bu konuda. O da durum tespiti olarak, sadece. Yorum, seni öldürür.

    Eline kuvvet!

    YanıtlaSil
  2. Senin için durum farklı olabilir. Ancak benim için aynı inancı ve aynı milliyeti paylaştığım insanların ölümü söz konusu. Bu konudaki düşüncelerim kesinlikle yazdığım gibidir. Bunun ortalama üstü olmakla yada olmamakla bir alakası yok. Söylediğin iğneleyici kinaye sözler için teşekkür ederim. Ancak senden insanlığa ve insan haklarına bakış açını bir daha gözden geçirmeni isteyeceğim. Gönderdiğin ibrani arkaşlarına da selam olsun. Asıl ben senin böyle düşünmene hayret ve dehşetle bakıyorum. Ama tabii her türlü düşünceye saygı duymak gerekir. Senin de saygılı olman gerekirdi bittabi ama sen son paragrafında zaten yapacağın hakareti yapmışsın. Sen sadece karikatür çiz, yorum yapma'ya getirmişsin lafı. Neyse daha fazla yazmak istemiyorum. Ama bu konuda ister bana mücahid gözüyle ister milliyetçi gözüyle bak; bu benim için kabul edilemez bir durum. Çünkü ben inanca sahip biriyim, her ne kadar sen kabile içi bir davranış olarak görsen de bu değişmeyecek bir şey. Görüşmek umuduyla...

    YanıtlaSil
  3. Bekir Coşkun
    O geminin niye gittiğini ben hâlâ anlayamadım...
    02 Haziran 2010 Çarşamba, 10:00:26


    KOCA Türkiye Cumhuriyeti‘nin dış politikasındaki “ortakları” bunlar mıdır:

    - İHH...

    - Hamas...

    - Abdurrahman Dilipak...

    Devlet bunların peşine mi takıldı?...

    Yoksa onların “İslamcı ideolojileri” ile devletin dış politikası gitgide örtüştü mü?..

    Onun için mi muhtemel bir İsrail baskın ve katliamına karşı, göz göre göre gemilere doldurulup gönderildi insanlar?..

    Onun için mi; Filistin bayrakları ve Hamas sloganları ile yola çıkıldı da... Devletin resmi yayın organı TRT dahil, televizyonlardan canlı yayınlarla adeta bir “ambargoyu delme” seferine dönüştürüldü yardım gemisi?..

    Aynı gece, aynı saatlerde şehit olan 6 askerimiz fazla sorun yapılmazken... Onun için mi tekbirlerle, gıyabi namazlarla, İsrail katliamı bir “İslam-Yahudi” savaşının parçası yapıldı?..

    Daha da açıkçası;

    O insanlar göz göre göre gemilere bindirilip İsrail’in kanlı kucağına mı atıldı?..

    Sırf devletin başına çöreklenen İslamcı ideolojilere yol açmak için...

    Pekiiii...

    Tüm bu olup bitenlerin sonucunda, bağırıp çağırmakla yetinen Türkiye’nin, beceriksiz yeteneksiz- yaygaracı Arap ülkelerinden ne farkı kaldı?..

    Masum insanları gemilere doldurup göndermek... Sadece insani duygularla yardım götürdüğünü sanan insanları İsrail’in kanlı kucağına atmak...

    Sonra şehirlerin meydanlarında bayrak yakıp zıplamak...

    Tekbir sesleri...

    Ezan okumalar...

    Cadde ortasında gıyabi cenaze namazları...

    Bu mudur koca Türkiye‘nin Batılı çağdaş dış politikasının geldiği yer...

    Bir yanda Hamas, bir yanda İHH...

    Önde; Abdurrahman Dilipak...

    YanıtlaSil
  4. KOCA Türkiye Cumhuriyeti‘nin dış politikasındaki “ortakları” bunlar mıdır:
    - İHH...
    - Hamas...
    - Abdurrahman Dilipak...
    Devlet bunların peşine mi takıldı?...
    Yoksa onların “İslamcı ideolojileri” ile devletin dış politikası gitgide örtüştü mü?..


    Koca Türkiye Cumhuriyeti'nin ortakları elbette ki bunlar değildir. Devletin politikasını beğenmediğimi söylememe gerek bile yok sanırım. Ancak olaya istediğimiz açıdan bakabilir, istediğimiz sonucu çıkarabiliriz. Niye oradaki insanların ölümü (ki küçük bir bölümü Türk ve müslümandı) insani değerler açısından değerlendirilmiyor da İslami politika aracı olarak görülüyor? Niye tüm dünyanın bu olaya tepki göstermesi göz ardı edilerek Türkiye yine kendi vatandaşları tarafından suçlu ilan edilmek isteniyor? Hatta niye asıl suç oraya gidip ölenlerde iması yapılıyor? Ülkemiz insan haklarından bahsederken orada ölen insanlara yardım ederken öldükleri için mi insan gözüyle bakılmıyor? Bu sadece belli bir açıdan bakmanın ve bütünü görememenin sonucudur.

    YanıtlaSil
  5. Onun için mi muhtemel bir İsrail baskın ve katliamına karşı, göz göre göre gemilere doldurulup gönderildi insanlar?..
    Onun için mi; Filistin bayrakları ve Hamas sloganları ile yola çıkıldı da... Devletin resmi yayın organı TRT dahil, televizyonlardan canlı yayınlarla adeta bir “ambargoyu delme” seferine dönüştürüldü yardım gemisi?..
    Aynı gece, aynı saatlerde şehit olan 6 askerimiz fazla sorun yapılmazken... Onun için mi tekbirlerle, gıyabi namazlarla, İsrail katliamı bir “İslam-Yahudi” savaşının parçası yapıldı?..
    Daha da açıkçası;
    O insanlar göz göre göre gemilere bindirilip İsrail’in kanlı kucağına mı atıldı?..
    Sırf devletin başına çöreklenen İslamcı ideolojilere yol açmak için...


    Oraya yardım götüren insanlar elbette ki ölmek yada öldürülmek için gitmediler. İsrail baskını muhtemeldi ki zaten bu yönde açıklama da yapılmıştı. Ancak İsrail ancak sınırı geçilirse müdahale etme hakkına sahip. Zaten silah olarak dünyaya gösterdiği şeyler de komedi. Mutfak bıçağı, tahta sopa vs. Gemiye inenler ise tam teçhizatlı komandolar. İsrail ne kadar tehdit altında olabilirdi? Kim İsrail'e sınırına daha kilometrecelerde ötedeki gemilere, uluslararası sularda müdahale hakkını verdi? Bu hem hukuk, hem vicdan açısından kabul edilemez bir durumdur.
    İnsanların mağdur ülke Filistin lehine slogan atmaları bile irticacı damgası yemesine neden oluyor bugünlerde. Orada mağdur bir ülke var; İsrail lehine mi slogan atılsaydı? Ayrıca HAMAS meselesine gelirsek, Filistin için çarpışan nadir kuvvetlerden biri. İnsanlar da bu mücadeleye destek vermek istiyor. Ölen insanların, çocukların sorumlusunu da Filistin ve HAMAS olarak açıklayalım o zaman. Ölmeselermiş deyip susalım ve İsrail bayrakları taşıyalım omzumuzda. Eminim böyle yapılsaydı İslami politikanın adı bile anılmazdı.
    Aynı gece şehit edilen 6 askerimizin durumunun da devlet tarafından İsrail olayıyla paralel incelemeye alınacağı duyuruldu. Bu iyi bir gelişme ki İsrail'in teröre verdiği desteği de gün yüzüne çıkarabiliriz. Bu mudur şehitleri göz ardı etmek? Hükümeti kesinlikle desteklemiyorum ama atılan haklı ve mantıklı adımları da görmezden gelemeyiz.
    Olayın İslam - Yahudi savaşına döndüğü de tamamen bir hayal. Meclis tarafından yayınlanan deklarasyonda da belirtildiği gibi sorumlu sadece İsrail hükümetidir ve İsrail halkı bu olaydan (mantığın da gerektirdiği gibi) tenzih edilmiştir.
    Daha da açıkcası,
    O insanlar göz göre göre ölüme yollanmadı. İsrail sınırına gelmeden İsrail sınırı aştı. Bu durumun ülke içi İslami ideolojiye yol açmak için olduğunu söylemek için at gözlüğü kullanmak lazım. Çünkü o gemilerde bulunanlar arasında siyasetçisi, milletvekili, Nobel ödüllü sanat adamları, spor adamları, din adamları ve bilim adamları da vardı. Her dinden, her milletten insan o gemilerde yer aldı. İsrail askerleri gemiye indiklerinde hahamlar gemilerin zarar görmemesi için dua ediyorlardı.

    YanıtlaSil
  6. Tüm bu olup bitenlerin sonucunda, bağırıp çağırmakla yetinen Türkiye’nin, beceriksiz yeteneksiz- yaygaracı Arap ülkelerinden ne farkı kaldı?..
    Masum insanları gemilere doldurup göndermek... Sadece insani duygularla yardım götürdüğünü sanan insanları İsrail’in kanlı kucağına atmak...
    Sonra şehirlerin meydanlarında bayrak yakıp zıplamak...
    Tekbir sesleri...
    Ezan okumalar...
    Cadde ortasında gıyabi cenaze namazları...
    Bu mudur koca Türkiye‘nin Batılı çağdaş dış politikasının geldiği yer...
    Bir yanda Hamas, bir yanda İHH...
    Önde; Abdurrahman Dilipak...


    Tüm bu olup bitenlerin sonunda Türkiye'nin Arap ülkelerinden çok farkı olduğu ortaya çıktı. Haksızlıklara karşı çıkabilecek, dünya kamuoyunda gündem yaratabilecek, uluslararası platformlarda söz geçirebilecek ve en azından İsrail'in karşısında durabilecek olduğunu gösterdi ve kanıtladı. Bu azımsanacak bir tepki değildir.
    İnsanları kimse zorla o gemilere doldurmadı. Daha önce yazdığım gibi o gemide her dinden ve her milletten insanlar vardı. O gemilerde saygın, mesleğinde zirveye ulaşmış, belirli mevkiler edinmiş kişiler olmakla beraber halktan insanlar da vardı. Ve hiçbiri o yardımı yaparken ölmek ya da öldürülmek istemiyordu. Ki zaten kimsenin böyle bir hakkı yoktu. Hele uluslararası bir alanda.
    Sokaklarda ezan okumak, tekbir getirmek, cenaze namazı kılmak elbette ki Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışmayan şeyler. Bu konuda önlem almayan ve bu tip gösterilere izin veren devletten hesap sormak gerekir. Bu da sorulacak hesaplar listesine bir yenisini ekliyor.
    Türkiye'nin dış politikada geldiği yeri bugün dünya üzerinde yapılan (ABD ve AB ülkeleri) her bir gösteride Türk bayrağının dalgalanmasıyla anlayabiliriz. Bu olay küresel bir meydan okumayken, bunun üzerinden İslam ve insanlık düşmanlığı yapmak aynı anda İsrail kadar insanlıktan çıkmakla eşdeğerdir.

    YanıtlaSil
  7. Ya huuu!!!
    Bırak diyorum şu meseleyi. Neyin ne olduğu belli değil. Bu yazdıklarına başka cevaplar verilebilir. Ancak bu mesele binlerce yıllık bir mesele. Biz (sen ve ben) bu meseleye girmemeliyiz.
    O yüzden sana da diyorum ki, kabul ettiğin gibi militan olmadan durumu tespit edici karikatürler çiz. Meseleye bombamı attılar, sopa mı salladılar, kafasında 5 kere mi vurdular, bizi hiç ilgilendirmez.
    Tarafsızca karikatürünü çiz, otur.
    Rıdvan'a yakışan bu.

    YanıtlaSil

Parmaklarına kurban...